29 Mayıs 2009 Cuma

Sinavvv


Ogretmenlik yasantımın kendi dersime ait ilk sınavlarını bu hafta yapmıs bulunmaktayım.

Ogrencilere hayırlı ugurlu olsun demek isterdim. Ama hepsi de dokulduler maalesef:( Halbuki o kadar ozenmistim biraz dikkat ile cok kolaydı.
veya şimdi düşünce öğrencilik hayatımda çektiklerim acısı biraz fazla mı hissettirdim çocuklara ? :s

Bundan sonra soruları hazırlayınca Sadi, Halil, Mukkades ve Hakan hocalarımı düşünmesem daha iyi

24 Mayıs 2009 Pazar

rakımı goz yasımla ıslattım bu gece
unutmak icin ictigim her bir yudum
kalbimde simdi
serefine....

18 Mayıs 2009 Pazartesi

TaTill başlangıç

bir tatil basından garip (enteresan) olay-lar- ile baslarsa o zaman zevkli olacagı belli oluyor sanırsam.

Sabah 5'de gelmesi gereken otobusum 45 dakika sonra geldi. Bu bekleyis sırasında tanımadıgım (gerci suan dahi adını dahi bilmedigim biri) "Garajda ne garip tipler var boyle, gerci ben 10 yıldır otobuslere binmiyorum" diye muhabette basladı. Bunu soylerken ikiz kardes oldugunu sonradan öğrendiğimiz iki kisinden biri aralarındaki sorunu "çözmek" için karanlık koselere dogru digerini suruklemekte idi.

malum bekleyis uzadıgında hala adını bilmedigim o adam "istersen biletleri iptal edip benim arabamla marmarise gidelim" onerisinde bulundu. tabii daha 15 dakika once tanıdıgın biri ile yolculuga cıkmak fikri mantıksız geldiginden,ilk başlarda pek bir isteksiz davrandım; ama otobusu 45 dakika beklemize neden olan arızası bizi 15 dakika sonra mola vermemize neden olunca cazip gelmeye baslamıstı.

bu kotu baslayan otobus yolculugu karısının korkusundan ödü patlayan muavinin matrak muhabetti sayesinde hayli gulmeli gecti.:)))

ve en sonunda varabilmistim marmarise. uzunca bir sure gorusemedigim ankara hatırıları ile sarmaladıgın Ertaşla bulustuk. Tabii once mide diyip guzel bir güzel kahvaltı yaptık.:P Sonra marmarisin tarihin orgusuyle orulmus dar sokaklarında gezindik, yiyecek ve nevale için alış-verişimizi yaptıktan sonra bozburun dolmusuna bindik. yılanların bile bu ne yahu dedikleri kadar viraslı yollardan gecerek bozburuna geldik.

Ama bozburuna gelmekle yol bitmemisti.Daha buranın bir koyu olan sogutte gitmemiz gerekiyordu. Bu yolcuguda on paneli cıkmıs bir scooter yapacaktık. Once etraftan bir tel parcası ile vida girisden tutturduk. sonra bende olan son yara bandı ile diger tarafı yapıstırdık. kabul ediyorum onca yukle boyle bir arac ile yol gitmek bu fikir hiç de mantıklı değil ama eldeki imkanlar ile yapılan en iyi çözüm buydu :P

bu yazıyı yazabildiğime gore sag ve salim bir sekilde vardık sogutte.:D scooter maceramız sırasında o essiz manzaraları sanırım bir sonraki gune bıraksam daha iyi olacak cunku yeterince uzun olan bu yazı daha da uzun olacak :D

aksam olmaya baslayınca veli nimettimiz olan scooterumaza atlayıp solugu denizde aldık. Bakir olan deniz o kadar cok canlıyı bunyesinde bulunduruyor ki hayatımda gormedigim kadar canlı burada. Balıkları elimle oksayabilecek yakınlıkta. bunların yanında hep ismini denizden aldıgı için baslayan canlılar tabii ki deniz kestanesi, anası, hıyarı ciyanı unutmamak gerekir. Sanırım içlerinde bir deniz kızı eksikti:(( bu düşüncemden deniz kestanesi alınmış olacak ki dikenlerini ayağıma gonderdi.

eve dondugumuzde Ertasın ev sahibi yemege cagırdı. onları tanıdıkca gercek Egenin sıcaklıgını canlığını hissettim. lokmasını paylasmatan mutlu olan, kalbin sıcaklıgını gozleri ile karsındakine aktaran coğumuz köylü dedikleri sevgisini tum dunya ile paylasabilecek o efendileri tanıdım. Ne mutlu bana..

ve ilk gunde burada bitsin eger sonuna kadar okuyan olur mu bilmiyorum. ama napayım gene iki lafı bir araya getirip bir cumle kuradım sanırım onun yerine bir kac cumle kurdum :P

17 Mayıs 2009 Pazar


Sandeletlerimi cıkardım
baldırı cıplak gosteren pantolonda tamam
renkli t-shirtlerimi de aldım
mayo-sorttu da unutmadım
sırt cantam ayrılmaz parcam zati
mp3 de parcalar da hazır

tamam tatille hazırım artık :)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Toruna Ad Lazımm??


Universite yıllarını 1999'dan kalma bir emektarım masa ustu bilgisayarımla gecirdim. Acılması icin ne diller dokerdim. Hatta baslatır bir kahve hazırlardım. Ama ne projeler yaptım onunla yeri geldi dalga gecenlerin calıstırmadıkları hata verip durdukları cogu programı calıstırdı. Eski toprak iste.....

Dun yeni bilgisayarım geldi ufacık tepecik minicik bir netbook. bir karıs 4 parmak buyuklugunde karaca bir tosun :D Ablamda kendi dizustu bilgisayarına kavusabilecek sonunda boylece Gerci oo ben bunu istemem bana yenisi al dioo ama :S

Neyse su 3 kusagı temsil eden bilgisayar oldu.
Emektar masaustum (dede)
Sayemde en zorlu sınavlardan gecen her turlu ortamı gecip "agırbaslı" dizustu (baba)
tazecik ufacık minicik el ustumuz torunumuz

ee artık buna isimde lazım bu yeni toruna :D

bir de o kadar okuyan varmıs guya ama bundan onceki yazımda proce konusunda bir sey yookk
N'oldu uretim bitti tuketim mi basladı

13 Mayıs 2009 Çarşamba


Tornavidam; bilgisayar laboratuarımdaki yegane aracım aletim. Onsuz bir bilgisayar laboratuarı olmaz olamaz.

Onunla yapılabileceklerin hadi hesabı yok :)

Susturma aracı (sakın yanlıs anlasılması tahtaya vurarak cıkardıgı ses bakımından), donanım zaten ondan sorulur, projeksiyondan yansıtılan slaytlar için bir gösterme aracı, yeri geldiginde bir egitim aracı ....

Sen olmasan ben ne yapardım. İyi ki varsın :]

11 Mayıs 2009 Pazartesi


Ogretmenlik mesleği malum kutsal mesleklerden biri. Her ne kadar tatilli cok, 5'de isin biter, hafta sonu calısmak yookk, miss kebap meslek gibi algılansa da; birebir insan ile ugrasmanın getirdiği zorluklarına katlanabilmek kolay değil. Tabii birde geleceği inşa etmenin sorumluğuda yüklenmiş omuzlarımıza.

Geçim sıkıntısı, kucuk canavarların haylazlıkları, yönetim angaryaları derken de her seyin başı olan eğitim başsız bir şekilde yürütülmekte

Durum böyle olunca bende bu sıkıntılarımız uzerine proceler uretmeye basladım. İçinizden biri proceleri ile katkıda bulunmak isterse yorum kısmı acık biliyorsunuz :) İşte proceler:

  1. Pazartesi sendromunu hem ogrenci hem de ogretmen bakımından hafifletmek için dersleri saat 10 da başlasın. Boylece buyuk sehirlerindeki sabah trafiğide rahatlar hiç olmazsa.
  2. Rehberlik odalarına kum torbası konulsun. İçindeki şiddeti boşaltmak isteyen öğrenci - öğretmen - veli - yönetim gitsin o torbaya vurarak öfkesinden kurtulsun. Belki okullardaki şiddet olaylarında azalma olur.
  3. Öğretmen odalarında 1 YTL ile çalışan masaj koltukları olsun. Hem döner sermayeye katkı hem de gerilen öğretmene rahatlama imkanı :P
  4. Tüm gece sınav kağıtlarını okumak, e-okul işleri, ev işleri ile uykusuz kalan öğretmenler için uyuma odaları olsun gitsin boş derslerinde öğretmen (hatta ayrı bir yerde öğrenciler içinde ) uyusun. Dersde uyumasından veya zombi bir vaziyette ders anlatmaktasa daha iyidir. Bahçeye hamak da olur :P
  5. Mesleki Eğitim olarak Fizik Tedavi'ye yönelik dersler olsun ki kulçukları yüzünden işini yapmakta zorlanan öğretmenlerin derdine derman olsunlar. Hem uygulamalı eğitim olur hem de hayır dualarımızı alırlar.
  6. Okullara playstation alsın. Bu konuda inanın çok ciddiyim. Yararı ne olacak diye soranlar:
  • Çocuklar bilgisayar sadece bir oyun aracı gormekten kurtulur.
  • Klavye ile oyun oynamak özellikle el gelişimleri için olumsuz bunun yerine joystick daha kullanışlı ve yararlı
  • Çocuklar okul dışına çıkıp olumsuz ve kötü yerlere yasal olmayan bir şekilde gitmekten kurtulur
  • Playsationdan sağlanan para ile Bilişim teknolojileri sınıfları hurdalıklardan kurtulmuş olur
Şimdilik bu kadar sizinde böyle düşünceleriniz varsa paylaşın bakem Kim bilir belki de birileri duyar sesimizi ve gerçekleşirbu proceler. :)

Hadi çalıştırın bakem saksıları

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Artık pazarlarda yemyeşil can erikler gormeye basladım yupii :)) Küçüklüğümün yazları teyzemin erik ağaçlarının tepesinde geçtiğinden mi ne, o yemyeşil sulu erikleri görsem dayanamıyorum. Cır cır olasıya kadar yiyesim gelir hep

Hele bugun kursta gene kendimize işkence edercesine tepindikten sonra; kaybettiğimiz sıvı kaybının telafisi için çıkışta bira içmeye Sanatsevenler derneğine gittik. Biraları yudumlarken bir baktım karşımdaki masada bir kase dolusu can erik görmem mi! "Vay bee adamlardaki keyfe bak" diyerekten; agzım sulu bir biçimde iç geçirirken, bir başka masada da bir kase erik...

Tabii hemen garsondan bize de daha (dogrusu kendime de:D) bir kase erik istedim . Ohh ne guzel bir keyif.....

hem bira hem erik super ikili

hele çoğu konuda ikilemde kaldığım su aralarda böyle bir ikiliden beni mahrum bırakmayan Sanatsevenler Dernegini, naciz bir vatandas olarak takdir ve teşekkur ediyorum. Diğer işletmelere örnek olması dileğiyle :)